31 Ocak 2012 Salı

2012 İŞÇİ, MEMUR, EMEKLİ MAAŞLARINDAKİ ARTIŞ ORANLARININ, YILLIK KİRA ARTIŞ ORANLARIYLA İLİŞKİLERİ -3




2012 İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARINDAKİ ARTIŞ ORANLARININ,



YILLIK KİRA ARTIŞ ORANLARIYLA İLİŞKİLERİ ÜZERİNE



(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)


Değerli Okurlar;


Yazının birinci ve ikinci bölümlerinde yurttaşların anayasalar bağlamında haklarına değinerek bu hakların temelinin devletçe güvence altında tutulmuş görülmesine rağmen devlete hükmeden siyasi hükümetlerce bu anayasalarda meşru olan hakların uygulanırlığında ise, amaçtan uzaklaşılabileceği yada tam anlamıyla uygulanabildiği yönündeki ana fikirle sizlere yansımaya çalışmıştık.

Devam edecek olursak;


Kişilerin mutlu ve sağlıklı yaşayabilmelerinin temel koşutlarından birisi de gelir dengelerindeki sosyal adalettir.



Gelir dengelerinin olduğu bir sistemde, arz ekonomisine yanıt verecek taleplerin alım gücü de yükselmiş olacaktır. Birbirine yakın dengelerdeki kişilerin alım güçleri de piyasa ekonomisinde sıklaşan deşiklikleri öteleyecektir.


Bu bağlamda kişilerin, çalışma, sosyal güvenlik, konut, eğitim, sağlık hakları gibi kısaca değinilen sosyal hakların gerçekleşmesi için devletin yazılı koymuş olduğu, hükümet erklerinin de uygula(ma)dığı bu hak kavramlarının, kavram olarak kalmış olmasından değil, yaşanırlığından söz edilmelidir.


Bu tür sosyal hakların gerçekleşmesi için devletin yönetimindeki hükümet bireylerinin kişisel egolarından başarıyla ötelenmiş nezih ve seçkin bireylerden oluşumu ile olanaklıdır.


Betimlemeye çalıştığımız bu haklar dışında sosyal devlet, gelir ve servet farklarının azaltılmasına yönelik tedbirleri de almış olmak zorundadır.


Bunların özellikle yurttaşlar arasında farklılıklar ve sınıfsal yapılar oluşturacak olmasından kesinlikle kaçınılmalıdır.


Günümüzün, AKP siyasi hükümeti ise tamamen geçmişteki fırsatları yakalayamayan hükümetlerin oy potansiyelini aşmış da olmaktalığından ötürü ve karşısında da tepkili ve etkili muhalefetinde olmamasını fırsat bilerek ülkeyi adeta ucuzcu bir politikayla satışa çıkartmıştır.


Bizler sözde, “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” söylemleri ile kendilerimizi avutmakta iken, kardeş kavgaları, milletin ulus kavramı içerisindeki oluşumuna yönelik saldırganlıklar ve bölücülükler hızla yaygınlaştırılmaktadır.


Arz ve talep arasındaki dengeler tamamen yok olmuş, türedi zenginler piyasa ekonomisinin sahibi olmuşlardır.


Bankalar kredi musluklarını sonuna kadar açmıştır. Bankalarca, gayrimenkul sahibi olmak isteyenlere uzun vadelerde krediler verilmektedir. Ancak bu durum madalyonun iyi yüzüdür. Alım gücü her geçen daralan ve maaş ve ücretlerde yıllık artışların %2 leri bulmadığı bu süreçlerde madalyonun diğer kötü yüzü derhal karşınıza çıkmaktadır.


Madalyonun bu yüzü çok acı bir durumun somutlaşmış ve değişmez halidir.
Bu kader değil bir oyunun sonucudur. Verilen kredilerin 50- 60 sayfalı sözleşmelerini okumak olanağı bulamayan tüketiciler kendilerine kredi veren bankanın, tamamı banka lehinde hazırlanmış sözleşme şartlarına imzalarını gözü kapalı atmaktadırlar.


Bu sözleşmelerin içinde birçok maddenin ise, bir taksiti ödenmeyen siz kredi kullanıcısından ödeyemediğiniz yahut da ödemekte aciz kaldığınız veya geciktiğiniz ahvalde bankanın o gayrimenkulü elinizden kayıtsız şartsız alacağını kabul etmiş olduğunuzdur.


Her ildeki adliyelerde eskiden 5-10 arasında olan İcra dairelerinin sayısı 10-40 arasına kadar ulaşmıştır. Bu ne demektir vatandaşların çoğu icra kapılarında sürünmektedir.


İcralarda gayrimenkulleri ve değerli menkulleri satın alanlar da aşağıda izahla verdiğimiz işletme ve kurumlarla direkt ilintili olanlardır.


YİNE BİRÇOK YURTTAŞIMIZIN BİLMEDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ BİR BAŞKA HUSUS TA ŞUDUR;


Şu anda hükümet yanlısı olarak piyasada bulunan büyük ticari işletmeler, kurumlar ve holdingler kesinlikle devlete bir kuruş vergi ödememektedirler.


Devleti yöneten bugünün hükümeti tüm vergi kazancını kendine oy vermeyenlerden ve çalışanlardan tahsil ederek bunu da dilediği şekilde çarçur etmektedir.


NASIL MI?


AKP Hükümetince meri tutulan yasaya göre, özellikle sözde dinci olan şeriat akımlı tüm ticari kurumlar ve holdingler için çıkartılan ve vergi yasası içerisine gizlenen hüküm (tebliğ) gereğinden hareketle, bu gibi kurumlar yıllık tahakkuk ettirdikleri vergilerini, kendi misyonlarında olan vakıf ve kurumlara sözde hayır katkısı ile bağış yaparak vergilerini ödemiş sayılmaktadır.

Bugün bu nedenle ticari piyasada büyük alışveriş merkezlerinin, gıda ve ihtiyaç maddeleri üreten firmaların devamlı dinci (anti-laik) çevrelerce açılır olması ve bunları da açanların özellikle anti-laik kişi ve kurumlar olmaları bundandır


Gelelim sandıkta kuzu kuzu kendisini böylesine aldatan iktidarına ısrarla oy vererek ondan medet uman ama aslında kazık yiyen ve paşa paşa yıllık kira artış oranlarına boyun eğerek kira tutarlarını malın mülkün sahibine ödeyenlerin içler acısı halinin 2012 de nasıl olması gerektiğine.


BU BÖLÜMÜ DE GELECEK YAZIMIZDA DEVAMLA AÇIKLAMAYA ÇALIŞACAĞIZ.


Üç bölümü okumakla birlikte hala, sayın hocam, tüm bunları okuduk okumasına da, Allah aşkına bunların, “2012 İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİ MAAŞLARINDAKİ ARTIŞ ORANLARININ, YILLIK KİRA ARTIŞ ORANLARIYLA İLİŞKİLERİ ÜZERİNE” yazınızın başlığı ile ne ilgisi mi var diyorsunuz?..


Heyhat !....


Boşa mı atasözlerimiz, “Kör tuttuğunu öpermiş”.


O zaman siz defalarca öpülmeye layıksınız demektir.


(Aynı başlıkla devam edecektir)



Prof. Dr. Öner SAMANLI



“TÖDEF”

TÜKETİCİ ÖRGÜTLERİ FEDERASYONU


“TÜRKİYE’NİN TÜKETİCİ HATTI”
http://turkiyenintuketicihatti.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.